SEYDİKEMER MÜFTÜLÜĞÜ MUTAD AYLIK TOPLANTISI YAPTI.
Toplantıda Müftü Ali CAN, gündemdeki konular hakkında açıklamada bulundu. İlçe Müftüsü “Diyanet İşleri Başkanlığı 15 Temmuz Genelgesi”,Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından hazırlanan “Dini İstismar Hareketi FETÖ/PDY”, “Dini İstismar Ve Tedhiş Hareketi DEAŞ” raporları ve hakkında açıklamalarda bulundu.
15 Temmuz Genelgesi hakkında özellikle Cami ve Kur’an kurslarında kadınlara ve erkeklere özel olarak düzenlenen vaaz ve irşat programlarında FETÖ/PDY vb. yapılanmaların İslâm’a aykırı yönleri anlatılması ve benzer hatalara düşülmemesi için yapılması gereken hususlar dile getirildi.
Dini İstismar Hareketi FETÖ/PDY Raporu hakkında;
Din kisvesi altında faaliyet gösteren örgüt mensuplarının karakterleri, Medine döneminde yaşayan münafıklar ile örtüşmekte. Nitekim münafıklarla ilgili ayetlerde bu kimselerin kalben hastalıklı oldukları, inananlara sinsice tuzak kurdukları, gizli amaçlarını gerçekleştirme adına şeytanî odaklarla buluştuklarında onlarla beraber olduklarını beyan ettikleri,
Allah adı kullanılarak çeşitli kişilere, yapılara ve hiziplere yönelik davet, insanları din ve Allah diyerek aldatmak ve dine yapılmış en büyük haksızlıktır. Din adına, Allah adına insanların manevi duygularını istismar ederek kurulan yapıların İslâm’dan onay alması mümkün değildir. Kimse Allah adını kullanarak kendi davasına, ikbâline, menfaatine davet etmemelidir.
FETÖ/PDY, Orta Asya ve Afrika’da yaşayan insanlara sahih bir din anlayışı ve eğitimi götürmeyerek hem o ülke insanlarını hem örgüte iyi niyetle destek verenleri sadece hayal kırıklığına uğratmakla kalmamış, aynı zamanda onların maneviyatlarını diri tutacak İslam’a dönük beklentilerini, umutlarını boşa çıkarmış, enerjilerini heder etmiştir.
Fetullah Gülen, zaman içerisinde gizli hedef uğrunda İslam ahlakıyla asla bağdaşmayan her türlü nifak ve fesat odaklı işleri yaptıracak hale gelmiştir. Başlangıçta dini bir cemaat hüviyetindeyken, süreç içerisinde gizli projeleri olan bir örgüte dönüşerek yabancılaşmıştır.
Bu hastalıklı yapı, dinî bir cemaat değil, küresel sistemin sinsi bir projesidir. Kuran ve Sünnet rehberliğinde değil; belli bir “üst akıl” ile sevk ve idare edilen, egemen güçlerin gizli emellerine hizmet eden bir yapı asla dinî bir teşekkül olamaz. FETÖ/batılı kamuoyunun ilgi ve desteğini sağlamak, medeniyetler çatışması tezine karşı duyarlılık üretme adına ‘Dinlerarası diyalog’ ve ‘ılımlı İslam’ diyerek şaibeli girişimler başlatmış, pek çok sırlı ve gizemli ilişkiyle uluslararası dünyada Müslümanların aleyhine oluşturulan karanlık projelerin bir parçası olmaktan çekinmemiştir.
FETÖ’nün bilgi kaynaklarının da şaibeli olduğu değerlendirmesine yer verilen raporda, İslam inancının temel kaynağının Kur’an ve Hazreti Peygamber olduğuna işaret edildi.
“Dini İstismar Hareketi FETÖ/PDY” raporu 20 başlıktan oluşuyor. Başlıkların bazıları şöyle:
FETÖ/PDY dini bir yapı olarak nitelendirilemez.
FETÖ/PDY’nin liderine atfedilen sıfatlar İslam ile bağdaştırılamaz.
FETÖ/PDY açık bir din istismarı hareketidir.
FETÖ/PDY din kisvesi altında bir güç ve çıkar hareketidir.
FETÖ/PDY hareketi sahte bir mehdi hareketidir.
FETÖ/PDY’nin dini bilgi kaynakları şaibelidir.
FETÖ/PDY İslam Ümmetinin vahdetini parçalayan bir tefrika hareketidir.
FETÖ/PDY içinde ahlak barındırmayan bir sır hareketidir.
FETÖ/PDY hareketi gayr-ı ahlaki bir harekettir.
FETÖ/PDY amacı uğruna kul ve kamu hakkına tecavüz etmiştir.
FETÖ/PDY fakirlerin hakkı olan zekat ve sadaka ile infakı himmet adı altında haraca dönüştürerek istismar etmiştir.
Dini İstismar Ve Tedhiş Hareketi DEAŞ Raporu hakkında;
“Ayetleri bağlamından koparıyorlar”
Örgütün, ayetleri bağlamından koparan bir yaklaşımla hareket ettiğine vurgu yapılarak, “DEAŞ’ın ayetleri bağlamından kopararak, konuyla alakalı diğer delilleri ve dinin temel amaçlarını dikkate almadan yaptığı yorumların da meşru bir temeli olmadığı ve olamayacağı aşikardır.” ifadesi kullanıldı.
DEAŞ ve benzeri yapıların kullandığı temel referansları Kur’an, sünnet, tefsir, hadis ve fıkıh literatürü gibi tüm Müslümanlarca kabul görmüş temel kaynaklardan aldığı belirtilerek, ancak bunların çarpıtıldığı anlatıldı.
Örgütte köklü fıkıh birikimi olmayan kişilerin, fetva makamlarında yer aldığı, bundan yola çıkarak fıkhi uygulamaların ne derece sığ ve yetersiz olduğunun da anlaşılacağı belirtildi.
Bu hareketlere destek vermeyen alimlerin, görüşlerine itibar edilmeyen kişiler olarak değerlendirildiği, kendi icraatları hakkında en ufak bir eleştiri yapan ilim adamlarının ise siyonistlik de dahil her türlü ithama maruz kalabildiği ifade edildi.
“Örgüte göre “Müslüman kimdir?”
Örgütün, itikadi kavramlara bakışının da değerlendirildiği raporda, “Müslüman kimdir?” sorusuna karşılık, “Örgütün anlayışına göre Müslüman, DEAŞ’a bağlı olan veya onun kontrolü altındaki bölgelerde yaşayan kişidir. DEAŞ’ın diğer Müslümanları dışlayıcı ve ötekileştirici tavrının ardında, benimsemiş oldukları Selefi-Vehhabi çizginin iman anlayışını kendi amaçları doğrultusunda yorumlamasının izini görmek mümkündür.” tespitine yer verildi.
“İslam’ın asla razı olmayacağı bir insanlık suçudur”
İslam’ın ana akımı olan Ehl-i Sünnet’e göre DEAŞ’ın konumunu belirlemek için son dönemin büyük alimlerindenİbn Abidin’in ortaya koyduğu “Bir grubun Harici sayılması için hasmane tavır aldıkları ve savaştıkları kişilerin kafir olduğuna inanmaları yeterlidir.” ilkesinden hareket edildiği takdirde, icraat ve dokümanlarından, diğer Müslümanları dışlayıcı bir tavır içine girdikleri açıkça anlaşılan DEAŞ’ın, Ehl-i Sünnet ana akımının dışında olduğunun açıkça görüldüğü bildirildi.
Raporda, Hz. Ömer’in valilerini uyarmak için “Ne zamandan beri hür doğmuş insanları köleleştirdiniz?” sözüne atıfta bulunularak, İslam dininin genel hedef ve maksatlarını dikkate almayan DEAŞ’ın, savaşa iştirak etmemiş kendi hallerindeki Yezidi/Ezidi toplumuna baskı uygulayarak, tutsak ettiği kadınları köleleştirdiğine işaret edildi.
DEAŞ’ın yaptığının hür insanları zorla köleleştirmekten başka bir şey olmadığının belirtildiği raporda, örgütün bu yaptığının, cahilliye dönemi kabile zihniyetinin ganimet anlayışıyla bağdaşan bir tutum olduğuna değinildi. Ayrıca bu davranışın, yabancı kökenli savaşçıları ve İslam dünyasındaki yeni yetme gençleri örgüte çekme vesilesi olarak kullanmasının, örgütün problemli bir din anlayışına sahip olduğunun göstergesi olduğuna da dikkat çekildi.
DEAŞ’ın kafa kesme, işkence, soykırım gibi korku salan yöntemlere başvurmasının sindirme ve propaganda amaçlı olduğu, bunların bilinçli yapıldığı belirtilerek, “DEAŞ’ın bireysel işkencelerin ötesinde, hangi dinden olursa olsun kendisine muhalif olan kesimleri toplu öldürmeye ve soykırıma tabi tutması ise İslam’ın asla razı olmayacağı başlı başına bir insanlık suçudur.” ifadesi kullanıldı.
“Küresel düzeyde tehdit”
“Kendisini lafızcı-selefi çizgiyle meşrulaştırmaya çalışan, radikal nitelikli bir örgüt olan DEAŞ, yalnızca bölgesel düzeyde değil, küresel düzeyde bir tehdit mahiyetini almıştır.” değerlendirmesine yer verilerek, örgüte Türkiye’den az da olsa katılımların olmasının, Türkiye için ayrıca bir risk oluşturduğu belirtildi.
Raporda, DEAŞ ve benzeri Müslüman görünümlü terör örgütlerinin en büyük zararının, tüm dünyaya olumsuz bir İslam imajı vermiş olmaları olduğu belirtilerek, “Hemen her gün medyada yayınlanan nahoş görüntüler, şiddet içerikli sahneler, bütün dünyada İslamofobianın gittikçe yayılmasına sebep olmakta ve medya üzerinden ‘İslam, şiddet ve terör dinidir’ şeklinde bir algı yönetimi gerçekleştirilmektedir.” denildi.
İlçe Müftüsü Ali CAN ayrıca camiler haftasında gündemi olan Cami ve Kitap konusunun işlenmeye devam edileceğini,konunun yıl boyunca gündemde tutulacağını belirtti.
Gençlerin camiyle buluşturulmasına önem verdiklerini ve gençleri camiyle buluşturmak için merkezi camiler için gençlik kolu oluşturulacağını, gençlerin camiyi merkeze alarak bir aya getirilmesini istediklerini ve bu konuda imamlara aktif görev düştüğünü söyledi.