Dijital Saklambaç
Kalabalıklar içinde yalnızlaşanlardan mısınız?
Ya çevrenizdeki insanlar seslenme mesafesi kadar yakın olmalarına rağmen düşünce ve anlayış olarak sizden kilometrelerce uzakta mı duruyor? Bu soruların yanıtları “evet” ise sanıyorum bir saklambaç oyununun içerisindesiniz. Fakat bu oyun mekan olarak dijital platformda gerçekleşiyor. Elimize telefonu her alışımızda kendimizi istemsizce sosyal medya mecralarında her buluşumuzda yahut akşam işten gelip kumandayı elimize alıp televizyonun karşısına her geçişimizde ve bunun sonucu çevremizden her kopuşumuzda bu oyunun içerisindeyiz her birimiz…
Hepimiz etrafımızdaki teknoloji yığınının arasında kendi yalnızlık köşemize saklanıyoruz. Evde o kadar kişiyiz belki ama arasan bir sohbet edecek insan yok. Çünkü o vakitte genellikle herkes bir başkasının hayatını takip etmekle meşguldür. Kim nereye gitmiş, nerede ne yemiş, ne giymiş bunlar mühim konular esasında.
O kadar emoji yetmiyor çoğu zaman duygu durumumuzu ifadeye. Ya da yüzümüz sirke satıyorken sosyal medya da tek bir tuşla gülebiliyoruz. Gülmeyen yüzümüzle güldüğümüzü ilan ediyoruz herkese orada. Duygusal olarak saklanıyoruz bu sefer.
Sonra bir sürü uygulamalar… Adını sayısını bilemediğimiz kadar çoklar… Bir fotoğraf mı koyacağız yüzümüzde beğenmediğiniz detaylar mı var hoop filtreler yardıma koşuyor. Teninizin rengi bir dokunuşla istediğimiz aydınlığa erişiverdi. Işık istediğimiz yerden vurdu, ciltteki lekelerden eser kalmadı… Ne kadar da kolay değil mi? Üstelik yaradılış gerçeğimizi reddediyor gibi… Şimdi de hayalimizde ki görünüşümüzün arkasına saklandık.. Peki bizim aslımız nerede, bu oyun ne zaman biter? Bilinmez…
İşin kötüsü çocuklarımız doğar doğmaz bu oyunun içinde. Onlar bizden daha kötü durumdalar. Bizim en azından bir ‘ebelemeç,sek sek, yakalamaç’ımız vardı. Durum o ki halimize baktıkça en çok şu cümleyi kuracağız. “Ahh!!! nerde o eski saklambaçlar.” Seval KOCAGÖZ